Akarsularda Nakliyat

Şubat 11, 2017
Kültür Eserleri > THKK 6 - Ulaştırma, İletişim, Mübadele, Ölçü Ve Metalürji Teknikleri > Akarsularda Nakliyat

Akarsularda Nakliyat

Biz yukarda, kuf ve kelek’lerle nehir geçişlerini irdelemiştik. Bu kez bu konuya tamamlayıcı bilgileri de ekleyerek sulardan elimizi çekeceğiz. Araçsız yük nakli için akarsulardan faydalanma keyfiyetine özellikle tomruk taşınmasında rastlamaktayız: Sivas’ın Suşehri ilçesi civarındaki ormanlıklardan bunlar Kızılırmak’a atılır. Güney illerimizde de aynı usul cari olup geçen yüzyılın tarihine ait olmak üzere Antalya dolayında Karaman çayına atılanlarla[1] Aksu ve Ninni suyunun taşıdıklarının Gebiz’de toplanıp burada, bunları denize kadar götürecek sallara yüklendikleri zikrediliyor[2].

Ormanın toplanma yerinden aşağıda kalan suya tomrukların nakli, bunları teşkil edilmiş oluk yolundan kaydırmak suretiyle olur. Bunun için kalın kütükler uzunlamasına ortadan bölünür, içleri yarım yuvarlak oyulup uç uca eklenmek suretiyle uzunlamasına koyuverilen tomruklara kızak – yol oluşturur.

Nehrin tabiî akışı ile denize varan sallar, deniz dibinin sığlığı sebebiyle açıkta demirlemiş olan gemiye, bundan karaya çekilmiş halata asılarak ve cerek – söken, yani dibe basarak sandal veya salı yürüten değneğin yardımıyla ulaşırlar. Vapur stalyası pahalı olduğundan son sal gemiye vardığında, onun aynı halat üzerinden geri dönmesi beklenmez, halat toparlanır ve sal da bir sandal yardımıyla sahile döner.

Kapadokya’ya yerleşmiş Asurlular, malûm geniş ticarî faaliyetlerinde nehir nakliyatından da faydalanmayı ihmal etmemişler: “Kuzey Mezopotamya’dan hareket eden çerçi, Habur suyunu takip eder. Atmun, Mardaman, Habura, Buralum ve Sirun kentlerinde konaklar”[3].

Fırat’ın Doğu kıyısına geçmek için 6 gr gümüş ödendiği de bir muhasebe kaydından anlaşılıyor[4]. Sanımıza göre Habura, Fırat’ın bir kolu olup Harran civarından geçen Çolap Deresi olmalı. Mardaman, bir içtihada göre Mardin’de, bir diğerine göre de Harran’ın 40 km kadar kuzeyindedir[5]. Fırat’ın geçilmiş olmasına da muhakkak nazarıyla bakılabilir[6]. Bunun için bugün Irak’ta bu amaçla kullanılan kuf ve kelek tesmiye edilen iki çeşit sandal, Asurluların başlıca geçit vasıtalarını teşkil etmişler. Kuf, örülmüş kamıştan oluşmuş ve bir kıl – bitum karışımı ile sızdırmaz hale getirilmiş, gerçek bir yuvarlak sepet (Resim 84a) olup cerek ile hareket eder. Kelek ise, daha önce gördüğümüz gibi, bir saldır. Ancak, Mezopotamya’da odun nadir olduğundan kamış, palmiye kerestesi gibi zayıf malzemenin yüzme kabiliyetini artırmak amacıyla sal’ın altına şişmiş tulumlar vaz edilir (Resim 84b). Bunlar nehir inişlerine matuf araçlar olup su kesiminin altına dalmadıklarından güzergâhlarımız çok yerde geçit vermeyen Fırat ve Dicle üzerinde harekete müsaittir. Kelek, söylediğimiz gibi, menzile vardığında Kuzey’e nazaran Güney’de daha pahalı olan ahşap kısmı satılır, tulumlar söndürülüp merkeple nehrin yukarı kısmına taşınır. Âbideler üzerindeki kabartmalarda Asur birliklerinin savaş malzemesini bu kuf ve kelek’lerle suyu geçirdikleri, silâh ve erzaklarıyla ağırlaşmış askerlerin ise tulumun üzerine uzanmış vaziyette yüzerek karşı sahile vardıkları görülüyor[7]. Kral Sennacherib Dicle ve Fırat üzerinde hizmet görecek ve birinden öbürüne yuvarlak kütük üzerinde kolaylıkla nakledilebilecek ebatta iri kayıklardan oluşmuş bir donanma inşa ettirmiş (Resim 84). Bunlar, yelkenin de yardım ettiği kürekli ve su seviyesinde bir mahmuzu haiz vasıtalar olup askerler, antik devirlerin âdetine uygun olarak, kendilerini korumak üzere bordayı kalkanlarıyla örterlermiş[8].

Bütün bunların, tarihin derinliklerinde gömülü oldukları sanılmasın; Doğu illerimizde bu kelek’lerin yakın zamanlara kadar hizmet gördükleri biliniyor (Resim 85).

Ve son olarak yine bir tarihin derinliklerinden, bir de asrımızdan iki resimle konuyu kapatıyoruz (Resim 86 ve 87).

 


[1] Xavier de Planhof. – op. cit., s. 124.

[2] ibd., s. 370.

[3] Paul Garelli. – Les Assyriens en Cappadoce, s. 90.

[4] ibd., s. 94.

[5] ibd., s. 93.

[6] ibd., s. 94-96.

[7] Paul Garelli. – Histoire de l’Orient ancien, s. 285.

[8] ibd., s. 259.